23 Ocak 2009 Cuma

müşteri şikayet mektubunda son nokta

Zaman zaman e-maillerime çok ilginç mesajlar düşüyor, hepiniz bilirsiniz. İşte bu ilginç maillerden bir tanesi, biraz traji komik, ama kesinlikle gerçeklik payı çok yüksek. Düşünerek, ama benim gibi çok gülerek zevkle okuyacağınızdan eminim. Olay bir tüketicinin başına gelenleri anlatıyor: Vestel'e yazılmış gerçek bir tüketici mektubudur:
vestel onyx flat 82 ekran 16:9 100 hz pip marka televizyonu sene önce 2.100 ytl vererek satın aldım. bu süreç (1 yıl önce)
içerisinde ilk önce konjektörü bozuldu. sebep olarak stand by)
konumunda bıraktığınız için bozuldu dediler. 260 ytl ücret
aldıktan sonra tamir ettiler. ya sabır olur böyle şeyler dedim
sineye çektim. bu arızanın üzerinden 1 yıl geçti. bu kez
renkler gitmeye başladı. servis çağırdım. renk tüpü bitmiş 600
ytl dediler. bu durum, yenisi 1000 ytl civarı olan bir
televizyonun, tüpü 600 ytl olunca çöpe at yenisini al demek. 82
yılında amcamın almanya’dangetiridiği itt schaub lorenz marka
televizyon hala takır takır çalışırken vestel üretimi 2.100
ytl'lik televizyon çöp oluyor. avukat olsam sizinle uğraşırım.
ama ben bu dünya da olmasa da öbür dünyada kesin çözüm yaratan
başka bir yol seçiyorum.

şimdi….bu televizyonu üretenin, yapım aşamasında çalışanın,
kamyona koyup istanbul'a getirenin, mağazasına koyup
müşterisine satanın, eve getirip kuran teknik servisinin,
vestel reklamın da oynayan sanatçısının, o fabrikayı yapan,
mimar ve mühendisinin bu firmanın sahibi mehmet nazif zorlu
olmak üzere ölü - diri tüm zorlu ailesinin

allah bin türlü belasini versin….. iki yakalari bir araya
gelmesin…. fabrikalari yansin, ocaklari batsin….. kuru ekmeğe
muhtaç kalsin….. kestiği kurbanlar ettiği dualar kabul olmasin…
mezarlarina bir tas su döküp, fatiha okuyan olmasin…..
cehennemin en dibinde cayir cayir yansin….. vatandaşta sattiği…
çürük malin parasiyla satin aldiği uçaği düşsün, yati batsin…..
soyu kurusun…. arayani sorani olmasin……
amentü birsin ve billahi nursun. bütün müsibetlerin vestel'in..
üzerinde dursun.
eveet. şimdi rahatladim.

gelelim ben im gibi ‘yerli malı yurdun malı herkes bunu
kullanmalı’ düşüncesi ile yaşayan ulusalcı öküzlere....
araştırmadansormadan, en azındanwww.sikayetvar.com'da ki
vestel hakkında yazılanları okumadan2.100 yytl verip bu
televizyonu alan birisi olarak, öküz olduğumu kabul ediyorum...
ama günün birinde bu aile’ye (zorlu) mensup birisiyle
karşılaşırsam, burnunun üzerine kafayı koyacağımı buradan
taahüt eder, şimdiden yaptığım bu açık tehdit’i yetkili
savcılıklara bildiririm. ayrıca allah kısmet ederse bu yaz
tatilinde çeşme’ye giderken, üşenmezsem arabanın bagajına
televizyonu koyup vestel fabrikasının kapısının önüne atacağım.
o fabrika da bu televizyonu üreten herkesin münasip bir yerine.
sokacakları kadar un ufak edip hediye olarak bırakacağım. tabii
en büyük parça mehmet nazif zorlu’ya.. vestel kullanıcısı bir
müşterisinden hatıra olarak.
bu yazdiklarima ilaveten yok biz doymadik bi de küfür ve dayak
yemek istiyoruz diyorsaniz adresim de telefonum da gerçektir.
yiyorsa arasiniz. sizden bu durumu düzeltmeniz için birşey de
istemiyorum. zira firma olarak zaten böyle bir vizyonunuz yok.
mali satana kadar sizin işiniz. allahin babadağli basmacisindan
elektronik devi olursa bu kadar olur zaten



Alıntıdır...

21 Ocak 2009 Çarşamba

BİR AŞK HİKAYESİ

Olay İngiltere’de geçiyor: Yaşlı bir bey sabah erken evinden çıkmış yolda ilerlerken, bir bisikletlinin kendisine çarpması ile yere yuvarlanmış ve hafif yaralanmış. Sokaktan geçenler yaşlı beyi hemen en yakın sağlık birimine ulaştırmışlar. Hemşireler adamcağızın yarasına pansuman yapmışlar ama biraz beklemesini ve röntgen çekerek herhangi bir kırık veya çatlak olup olmadığını inceleyeceklerini söylemişler. Yaşlı bey huzursuzlanmış, acelesi olduğunu istemediğini söylemiş. Hemşireler merakla acelesinin sebebini sormuş.Adamcağız karım huzur evinde kalıyor her sabah onunla kahvaltı etmeye giderim. Geç kalmak istemiyorum, demiş. Karınızın siz gecikince merak edeceğini düşünüyorsunuz herhalde demiş hemşire. Adam üzgün bir ifade ile ne yazık ki karım Alzheimer hastası ve benim kim olduğumu bilmiyor demiş. Hemşireler hayretle madem sizin kim olduğunuzu bilmiyor neden her gün onunla kahvaltı yapmak için koşuşturuyorsunuz demişler. Adam buruk bir sesle
"ama ben onun kim olduğunu biliyorum"

SENİ SEVİYORUM

Kaçmaya çalıştığın gerçek bir gün karşına çıkacak. Ve işte o gün kaçacak yerin olmayacak ben senin varlığını sevdim. Yokluğunu seviyorum. Sana ulaşamadığım dakikalarda Seni duymayı seni özlemeyi hiç görmesem bile seninle olmayı seviyorum Hiç hiç korkmuyorum seni sevmekten senin gülüşünü seviyorum Her bana bakışında gözlerindeki o duyguyu gözlerindeki gözlerimi seviyorum Gönlünü, seviyorum özünü, seviyorum senin dudaklarındaki sözlerini seviyorum. Yinede korkmuyorum seni sevmekten. Ben ben sendeki o sıcaklığı seviyorum sana olan uzaklığı seviyorum
Yanaklarından akan o gözyaşlarını en çok dağınık olduğunda saçlarını
Beni arayan ellerini seviyorum.
Yalnızlığımı seviyorum sebebi sensen ayrılığını seviyorum en çok yalnız kaldığımda
Beni bulan gönlünü seviyorum
Ben en çok senin bana olan sevgini seviyorum

İçimden haykırmak geliyor dünyaya sığdıramadığım seni kalbime sığdırmak
Ağlamak geliyor seni görmezssem
Özlemek geçiyor içimden seni sevmek geçiyor
İçimden sana giden bin bir türlü yol geçiyor
Korkmuyorum seni sevmekten ben yalnızca seni seviyorum
Ne o muhteşem güzelliğini ne kalbindeki özelliğini
Nede sevdiğim için. Seni yalnızca sen olduğun için
Ruhun için kalbin için aklın ve sevgin için seviyorum

Ben ben seni en çok kendim için seviyorum
Beklide ilk defa bencil oluşumu sana borçlu olduğum için
Seni seni her şey için seviyorum ve sahip olmadığım hiç birşey için
Yinede korkmuyorum seni sevmekten her dakika seninle olmayı seviyorum
Gözlerimi her açtığımda aklıma gelişini seviyorum
Her gece uyumadan önce seni sevdiğim aklıma gelince
Sensiz uyumayı bile seviyorum uyumadan önce seni düşününce

Ben seni en çok Umutsuzluğunda beni bulduğun için seviyorum
Yinede korkmuyorum seni sevmekten
Ben seni bu şehirde olduğun için değil benimle aynı toprağa ayak bastığın için
Benimle aynı gökyüzünü paylaştığın için seviyorum
Geceleri gözlerime vuran ay ışığı seninde yüzüne değdiği için seviyorum
Benim kemiklerimi ısıtan yaz güneşi sanada sanada sıcaklık veriyor diye seviyorum seni...
Benimle aynı zamanı paylaştığın için seviyorum .
Ben seni benimle yaşadığın için benden hiç gitmediğin için seviyorum
Beni hiç terk etmediğin için ellerini seviyorum Allaha açıldığında

Kalbini seviyorum kapılar açıldığında ve gözlerini seviyorum
Ve her açıldığında kapının bana baktığında içimde yakaladığım coşkumu seviyorum.
Her bana baktığında seni sevdiğimi hatırlamayı seviyorum
Yinede korkmuyorum seni sevmekten
O kadar çok seviyorumki seni sevmeyi yalnızca sen olduğun için hayatımda
Kendimi bile seviyorum. Sen olunca aklımda kalbimi seviyorum
Seni seviyorum gözlerimi seviyorum seni görüyorlar
Ruhumu seviyorum senin ruhuna bu kadar yakın diye
Gülümsemeni seviyorum seni düşününce ayakta kalışımı seviyorum sebebi sen olunca
Yinede yinede korkmuyorum seni sevmekten

Ben sana olan sevgimi yazan kalemimi seviyorum
Senin adını yazdığım kâğıdı seviyorum sana olan sevgime benzettiğim her sevgiyi seviyorum
Bana seni hatırlatan her şeyi sana giden yolları seviyorum
O kadar çok seviyorumki seni seni kaybetme korkumun sebebinde sen olduğun için seni seviyor yinede korkmuyorum seni sevmekten korkmuyorum

19 Ocak 2009 Pazartesi

ÇERİİ DOMATES KAR ELDİVENLERİ VE TOKALAR

Çalışanların bayramı pazar günü, genelde benim için çok yorucu bir gün olarak geçer iki tanede birbirinden afacan çocuğunuz olunca o güne bütün isteklerini sığdırmak isterler. Dün sabah gözümü uykudan, açar açmaz afacanlarımın küçüğü tepemdeydi, annecim bu gün bana elmalı turta yapacaktın. dakika bir gol bir.Tamam oğlum yapıcam. Ha birde sözün vardı aldığın kitabı okursam alışveriş merkezine götürecektin. Tamam oğlum götürürüm, ikinci afacan kapıda durmuş kıskanç bakışlarla hep onun istediklerini yapıyorsun. sanki yapacaklarıma oda dahil değilmiş gibi şimdi ne dersen de ikna edemezssin diye düşündüm...

söyle bakıyım sen ne istiyorsun? Hani çarşamba günü yazılı sonucum 95 gelmişti ya sende bir ödülü hakettin demiştin. ee şeyy; Sinemaya gidelimmi?
Annecim sen hafta içi çalışıyorsunya seni yormıyayım dedim pazar günü anneme derim diye düşündüm...

Bak bak nasılda işini biliyor.Yahu ne çok dilekte bulunmuşum. İyide cüzdanımın son halini şöyle bir gözden geçirince bu dileklerin bir kısmına cevap veremiyecek durumda ee söz vermiş bulunduk...

Kara kara ne yapıcağım diye düşünürken odamdan beraberce salona geçtik. ordan evde dile gelmezmi? Hani buhafta sonu beni temizleyeceğine söz vermiştin.

Of yaa kaç parça olacaktım. peehh kimse sormaz seninde ihtiyacın varmı bir şeye diye, neyse; Sızlanmak yok kendine gel dedim. Hadi bakalım beraber güzel bir kahvaltı hazırlıyalımmı? Önce ikii ağızdan birden tamam bir şartla yardım ederiz patates kızartırsan onada eyvallah dedim.


Neyse gırgır şamata bir kahvaltı faslından sonra? Düşünüyorum acaba bu günü bütün bu istekleri yapamasamda en az zarar ve küskünlükle nasıl atlatabilirim. Evet bakalım benimde bir şartım var evimiz bayağa dağılmış akşam eve dönüşte güzel bir atmosferle karşılaşmak istiyorsak önce evimizi temizlemeliyiz, biraz sahtekarlık benimkisi ama başka çarem yok.

Ya uff olmazki ama anne ya temizlik yapmayalım; Hem yapmasak neolacakki? Hayır hadi bakalım yataklarınızı, toplayıp odanızı temizleyin. yoksa sizinde isteklerinizi düşünmem lazım dedim. Somurtkanlaşan suratlar homurdana homurdana odalarına doğru yol aldılar.İki saatlik üstün körü bir temizlikten sonra...

Artık söylemeliyim diye düşünüyorum. Çocuklar hani akşama elmalı turta yapacağım'ya evde elmamızda bitmiş. Beraber önce pazara gidelimmi? Hayııır biz pazarı sevmiyoruz peki ozaman ben sizin bütün istediklerinize evet diyorum ama siz benimle bir pazara bile çıkmıyorsunuz diyip sahte bir duygu sömürüsü takılıp ikna etmeyi başardım...

Gergin havayı dağıtmak için ne kadar akrobatlık varsa yapmaya çalışıyorum. Abla biraz daha uyumlu ama küçük afacan daha inatçı ve gülmemeye kararlı gibi; Pazarın girişinde ilk dikkatimi çeken balıkçı tezgahları, her zaman ki maymun iştehımla oraya yöneldim balık alalımmı ne dersiniz? sen hep sevdiğin balığı alıyorsun diye omuz silktiler pekala hangi balığı alalım. İki ağızdan hamsii tamam dedim hamsimizi aldık.Birde bunun yanında güzel bir salata gider hemen manav reonuna doğru gittik.
Hadi bakalım biriniz kıvırcığı, birinizde havucu beğenin.Bende salatalığı alıyım. onlara verdiğim büyük görevin sorumluluğuyla büyük bir ciddiyetle her kes alacağını büyük biz titizlikle seçiyor.

Biraz ilerdeki tezgahı gözlerine kestiriyorlar. Anne bak çeri domates, tabi bu benim küçük afacanın ağzından çeli diye duyduğumuz tatlı bir söylem. Beraberce çeli domateslere doğru gidiyoruz. Hadi beraber beğenelim pazarcının bize verdiği poşete çelileri doldurmaya çalışıyoruz küçüğü, büyüğüne abla bakşana ne kadar küçükler bu en küçük çeli benim sen yemiyecekşin tamammı. ablada salak bende şimdi bulucam senin çerine kalmadım hem onun adı çeli değil çeri tamammı.

Ben araya şştt diye girme ihtiyacı duysam bile aralarındaki çekişme hoşuma gidiyor.
Allahım çocuklar kadar güzel bir şey varmı bu gezegende kandırılmaları ne kadar basit, onları mutlu etmek ne kadar kolay hani sanki aldıkları pazardan çeri domates değilde lüks bir oyuncak mağazasından seç beğen demişsin. Annecim buda çok küçük dimi bunuda poşete koyayımmı koy çocuğum annecim bunlarıda salatanın üstüne süs yaparsın dimi yaparım yavrum...

Artık yüzleri gülüyordu annecim üzüm yaprağı var burda allalımmı sarma yaparsın. Peki alalım.Yufkacıdan geçerken annecim bize börek yaparmısın? Yaparım;servis saatini beklerken giyim reyonlarında oyalanmaya başladık. Tatlı afacanım hafif bir hamleyle montumu çekiştirdi annecim paran varmı ? bana eldiven alırmısın gözlerinin baktığı yönü takip edince fenerbahçe renkli kar eldivenleri dikattimi çekti. tezgaha yaklaşınca yüzündeki çok heyecanlı ama aynı zamanda mahçup bakışları beni çok etkilemişti...



Ben eldivenin fiyatını öğrendikten sonra yine hafif bir dürtüyle eğildiğimde annecim pahalı istersen alma derken ki hali görülmeye değerdi doğrusu; sadece 7 yaşındaki bir çocuğun bu düşünceli sözü insana dağları bile aştırır. Ablasıda bundan cesaretlenerek banada iki tane toka alırmısın?

Artık servis saatimiz gelmişti eve dönmek üzere servise bindik. Biri eline eldivenleri takmış, diğeri beğendiği taşlı tokaları sımsıkı tutmuş dünyanın en mutlu çocukları, rolündeler. Eve gelir gelmez arşivi karıştırdım aldığım ama derslerden seyredilmeye zaman olmayan bir çizgifilm sidisini tv nin üstüne koyduktan sonra beraberce balığımızı üstüne çeli domatesleri, süs olarak koyduğum salatayı elmalı turtamızı mutfağı savaş alanına çevirmiş olsakta beraberce yaptık.

Güzel bir akşam yemeğinden sonra;ayırdığım çizgifilm sidisini seyretmek üzere dvd ye taktım. Elmalı turtamızda var. Yanına birde mısırda patlattıkmı değmeyin keyfimize, eldivenlerde elimizde!.. Bir kaleci edasıyla hareketler de yapıyoruz aldığımız tokanında son aldığımız siyah üzerindeki pembe çiçekli elbiseye çok uyacağınıda karar verdik. Daha ne olsun bizden mutlusu yok . Sabahki isteklerden eser kalmamıştı mutluluk oyunları dedikleri bu olmalı..


Böylece bir pazar'ı daha kazasız, belasız ve küçük mutluluk oyunlarıyla bitirmiş olduk. şunu bilmek lazımki yeterki insan istesin bir çeli domatezde bile dünyanın en büyük mutluluğunu bulabiliriz.

12 Ocak 2009 Pazartesi

Başkaları sizin hakkınızda ne düşünüyor? Mim!

JerenCe bana bir mim paslamış ve bu mimde 10 soruluk bir anketi cevaplamamı ve sonuçları paylaşmamı istemiş. Her ne kadar bu tür anketlere pek inanmasam da henüz yeni olduğum ve bunu blog dünyasında bir gelenek olarak uygulanan bir oyun olduğu için kuralı bozmadan mimi cevaplayıp; pasımı atmak gerekiyor. İşte anket sonuçları şöyle: Kibirli Başkaları sizi dikkatle başedilmesi gereken biri gibi görüyorlar, dışarıdan ben merkezci, kibirli ve baskın karakterli olarak algılanıyorsunuz. Onlar, size özenip sizin gibi olmak isteyebilirler ama asla size güvenmezler ve sizinle ilişkiye girmekten kaçınırlar. Ama özgüveniniz o kadar yüksektir ki başkalarının dediklerine pek kulak asmassınız.
Şimdi sıra geldi mimlenecek kişilere; ben ilk olarak kırmızı günlük ve Arzunun incilerine paslıyorum. Onlarında bloglarında anket sonuçlarını yazmalarını istiyorum.

9 Ocak 2009 Cuma

Yaşanmamışlıklarda Yaşayan Bir Ben...

Bu gün bir anlaşmazlık var ruhumda.. Ne istediğini kendide bilmiyor. Çok şey değil belki eski bir dostla bir fincan kahve, belki belki yaşanmamış sevdaya özlenen duyguyla yaşanmak istenen sadece kısa bir an 1 yıla bedel bir an, belki deli gibi tek başına yürüyüp şimdiye kadar yaşanmışlıklardan çıkarılmak istenen anlam, ama sonuçta kendi içine sığmayan bir ben. İnsan her zaman kendine yaslanamaz; bazen kulak verdiği iç sesi bazen gözyaşı, bazende sevinç kahkahası olarak dışarıya yansır, ama değişmeyen daima içsesimizin sahibi olan çocuğun yalnızlığıdır. O çocuk kendine yaslana yaslana hayata tutunmaya çalışır, ama bu tutunma ve kendine yaslanış, sürekli olduğunda yorgunluğa dönüşür.

Yalnızlığımızın ve mutsuzluğumuzun sebebi olarak başkalarını işaret etmeye çalışsakta, aslında başkalarına bizi mutsuz etme hakkını veren biz olduğumuzu kendimize itiraf etmekten çekiniriz. Daha önce mutluluğumuza neden olan kişilerin, sonradan mutsuzluğumuzun mimarı haline dönüşmesine izin veren bizleriz.
Aslında yapmaya çalıştığımız geçmişte yaşadığımız mutlu anları görmemezlikten gelip, hayatımızın mutsuzluk girdabında kaybolduğunu, kabullendirmekten başka bir şey değildir ve yeni mutluluklar arayışlarımızda bundandır oysaki; geçmişte bizi mutlu eden anları hafızamızdan silmek yerine mutsuz anlarımızı silmeyi becerebilseydik hayatımızın geri kalan kısmında bizi mutsuz edecek her şeyi de görmemezlikten gelebilirdik.

Yaşanmamışlıklardan bir an demiştim ya; belkide o an hayatımızın bir fısatı olarak, hatta yürürken omuzumuza dokunarak, gökten yağmur olup yüreğimize akarak gözümüzün önünden geçip gitmiştir, ama biz o fırsat kaçtıktan sonra, farkına varabilmişizdir. şu anda yaşadığımız anda yeni bir fırsat, belki yeni bir mutluluk pırıltıları omuzumuza dokunup yol almak üzeredir ve yaşanmamışlıkları bizlere yaşatmaya hazırlanıyordur.

Omuzunuza dokunan pırıltıları görmeniz dileğiyle...

8 Ocak 2009 Perşembe

NO SMOKİNGN

Bu gün 17 yıllık bir dostumda, ayrılışımın 4. günü, bu dostumun adı sigara, 17 yıllık bu kötü arkadaşımı mutlu, üzgün, sinirli aklınıza gelecek her ruh halinde sadece ilk onu seçiyordum. Açıkçası şimdi büyük bir boşlukta hissediyorum kendimi. Bazen çok büyük sinir harbi yaşadığım anlar oluşuyor. Dile kolay tam 17 yıl Ama çok çok kısa bir süre olmasına rağmen her geçirdiğim günün sonunda. Kendim için çok büyük bir iyilik yaptığımın farkına varıyorum.
İş yerindeki mesai arkadaşlarımla böyle bir girişimde bulunalım mı diye konuşurken açıkçası pekte başarılı olacağımı düşünmüyordum. Önceki birçok deneyimimde tekil olarak başarısız olmuştum. Şunu anladım ki, her konuda olduğu gibi çoğunluğun çabası etkili oluyor.
Biraz kilo almaktan korksam bile sanırım bu sefer arkadaşlarımın da etkisi ve desteğiyle başaracağım. Bu arada sen sigarayı bırakamazsın diyip benle bahis oynayanlar şimdiden yenildiklerini kabul etsinler… Ha bana sen sigarayı bırak sana söz ne istersen alacağım… Diyen sevenlerime’’de duyurulur! Sigarayı bıraktım Darısı içenlerin başına…

5 Ocak 2009 Pazartesi

Gün Işık Bekliyor...

Yine Filistin, yine İsrail bu yaşanılan insanlık dramı devam ettikçe sanırım benimde başka bir konuya odaklanmam zor olacak. Güncel gazeteler ve görsel basından olsun. Takip ettiğimiz Gazze dramı İsraillin Filistin üzerinde orman kanunu yasalarını uygulamasını açıkça göstermektedir. Hepimiz belgesel seyretmişizdir. Bir koyun sürüsüne giren ayı sadece bir koyunu alır ve sürüden uzaklaşır. Ama kurt, bunu yapmaz açgözlülüğü ve doyumsuzluğunun verdiği duyguyla sürüdeki tüm koyunları katleder… Bu gün İsrail’inde yaptığı budur! Sorun Hamas ise neden? Ayının yaptığı gibi bir koyun değilde kurdun yaptığı gibi bütün masum koyunları katlediyor. Biliyoruz ki İsrail dünyayı Haması sorun gösterip, burada aç kurt rolünü zevkle üstlenip savunmasız Filistin halkını acımasızca katledip, Filistin topraklarını ele geçirme isteğidir. Hepimizin bildiği Ortadoğu projesini uygulama adımlarından biridir bu. Bu projeye Türkiyeninde dahil olduğunu biliyoruz!
ABD, İSRAİL, AB birliği ülkeleri Türkiye üzerindeki oyunlarındada takdire şayan başarı göstermektedirler. Doğrusu, öncelikle Türk Kürt ayırımını yaptırıp kardeşi kardeşe vurdurma taktiğinden tutunda özelleşme adı altına yatan bütün sanayi ve endüstri kuruluşlarını satın alma ki Türk topraklarını bile satın almaya başlamaları!
Evet Ortadoğu projesine adım adım atılan planların parçası bunlar. Yani (böl parçala yut) taktiği Filistine’ yapılan ve maalesef başarıya gitmek üzere olan bu kanlı zafer sadece seyrimize bırakıyor.
Yani Amerikan filmlerinde seyrettiğimiz rambolar arnıld şwartzeneger kahramanlıklarını yine böbürlenerek seyrettiriyor bize Avrupa ve yine filmlerinde olduğu gibi terörist olarak adlandırdığı masum Müslümanların kanlı zafer filmini çekiyor, hadi bakalım iyi seyirler diyerek.

Dün akşam seyrettiğim bir TV kanalında önce son dakika haberi olarak program sunucusunun söylediği( Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın yaklaşık yarım saat önce Genel Kurmay Başkanıyla görüşme yaptığını ve bunun sonrasında, İsrail Başbakanıyla yaptığı görüşmede gazze'den derhal çıkın! Eğer üç saat içinde çıkmazsanız İsrail’i vuracağız dedi) herhalde günlerdir seyrettiğim insanlık dramının etkisinden mi olacak evet bu olmalı dedim. Ama sonrasında sunucunu Başbakan bunu deseydi ne olacaktı sözlerinin sadece ne gibi olumsuzlukların olacağının tartışması olduğunu öğrendim… Açıkçası Türkiye siyasi açıdan elinden gelen her şeyi yapmaya çalışıyor. Neden?
Arap ülkeleri din kardeşleri karşısında bu kadar duyarsız olabiliyor! Neden? Tepkilerini gösterme adına ellerindeki silahı yani petrol vanalarını kapatmıyorlar, Ne yazık ki sınır komşusu mısır bile yaralılara bile, kapılarını açmıyor’’ bu acımasızlığı yapan. Arap din kardeşleriyse İsrail’de kendine yakışanı yapıyor ve hiç birimizin bu olayı çok görmemiz mi lazım acaba hayır olamaz o zaman siz Araplar dan isteğim Yahudi dinine geçinki davranışlarınızı, İsrailinki gibi Yahudi bunlar insanlık beklenmez!... Diyip umudumuzu keselim. Hayatım boyunca hiçbir siyasi partinin ideolojisini yürütmedim herhangi bir protesto ve ya mitinge katılmadım. Ama Pazar günü çağlayanda Filistin yararına düzenlenen mitinge katıldım. Müthiş bir insan seline şahit oldum. Gözlerdeki tek mana burada oluşumuz bir işe yaramalı yaramalı ısrarı vardı tıpkı benimde hissetiyim gibi orda oluşumuz bir işe yaramalı!
İsrail tüm dünyaya meydan okumamalı!..artık kuzuları kurtlara kaptırmamalı...

3 Ocak 2009 Cumartesi

Gerçek Dostluk...

Bir tanesi çok kurnaz, atılgan ve hareketli, diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdir,,, bigün kurnaz olan arkadaş diğer arkadaşının yanına giderek işlerinin bozulduğunu söyler ve kendisinden para ister, samimi dostu onu hiç kırmaz ve elindeki bütün parayı arkadaşına verir.
Arkadaşı bu parayla işlerini düzeltir. bir süre sonra kurnaz olan yine arkadaşının yanına gider ve evlenmek üzere olduğu nişanlısını çok beğendiğini ve ondan vazgeçmesini ister, arkadaşı çok şaşırır ne diyeceğini bilemez fakat aralarında o kadar kuvvetli bir sevgi vardır ki arkadaşına hayır diyemez, ve nişanlısından vazgeçer.
Zaman içinde saf olanın işleri bozulur ve birden arkadaşı aklına gelir ben ona sıkıştığında iyilik yapmıştım diyerek arkadaşının işyerine gider ve kendisine çalışması için iş vermesini ister, ama arkadaşı ona işvermez bizimki pişmanlık ve üzüntü içinde geri döner yinede ardaşına kızamaz,
birgün sokakta dolaşırken yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşır fakir oluduğu için ilaç alamadığını söyler yaşlı adam, bizimki adama caıza acır istediği ilaçları alır evine götürüp dinlendirir, oturup sohbet ederler.
Bir süre sonra yaşlı adamın öldüğünü duyar, yaşlı adam çok zengindir ve bütün mirasını bizim safa bırakmıştır.
Bizim safda birazda sevidiği dostuna olan kırgınlığıyla dostunun işyerinin karşısında bir ev alır ve oraya yerleşir bigün evinin kapısını dilenci bir kadın çalar yaşlı kadın aç olduğunu kendisine yemek vermesini ister, bizim saf hiç düşünmeden kadını içeri alır karnını doyurur.
kimsesi olmadığını ögrendiği kadına kendisininde yanlız olduğunu söyler ve bu evde birlikte yaşayalım sen evin işlerini ve yemeklerini yaparsın der.
Yaşlı kadın hiç düşünmeden kabul eder bu teklifi, bir süre sonra yaşlı kadın bizimkine kendine uygun bir kız bulup evlenmesini söyler.
Bizim saf böyle bir kızı nasıl bulacağını kendisinin tanıdığı olmadığını söyler yaşlı kadınsa ona uygun bir kız tanıdığını ve isterse kendisiyle görüşterebileceğini söyler ve görüşmeler sonucunda evlenmeye karar verilir, düğün davetiyeleri basılır.
Bizimkisi kırgın olduğu halde çok samimi dostunu yinede unutamamıştır, birazda geldiği konumu görmesi açısından samimi arkadaşınada davetiye gönderir,
düğün günü gelir çatar!...
Saf adam düğün salonunda birşeyler söyleme isteğiyle mikrofonu alır ve başlar yaşadıklarını anlatmaya...
Eskiden çok sevdiğim bir dostum vardı, bir gün işleri bozulunca benden borç para istedi elimdeki bütün parayı verdim, evlenmek üzere olduğum nişanlımı çok beğendiğini söyleyerek ondan vazgeçmemi istedi içim kan ağlayarak nişanlımdanda vazgeçtim... Çünkü biz gerçek dostuk onun üzülmesini istemedim ve işlerim bozulduğunda onun fabrikasına gidip çalışmak için iş istedim ama o bana iş vermedi çok üzüldüm.
Yinede arkadaşıma kızmıyorum çünkü biz gerçek dostuk...
Bu ko nuşma üzerine kurnaz olan arkadaşı daha fazla dayanamaz ve mikrofonu eline alır oda konuşmaya... benimde bir zamanlar çok sevdiğim bir dostum vardı işlerim bozulduğunda kendisinden para istedim bütün parasını bana verdi, sonra ondan nişanlısını istedim üzülerek nişanlısındanda vazgeçti ama nişanlısını istememin nedeni o kadının arkadaşıma layik olmamasıydı kendisi çok saf olduğu için arkadaşımı o kadından ancak bu şekilde kurtardım.
İşleri bozulduğunda gelip benden iş istedi en iyi arkadaşımı kendi emrimde çalıştıramazdım o yüzden iş vermedim, günün birinde karşılaştığı yaşlı adamsa benim babamdı babam ölmek üzereydi onu aımın yanına ben gönderdim ve mirasını ona ben bıraktırdım, evine gelen dilenci kadınsa annemdi ona bakıp iyi yaşamasını sağlamak için ben gönderdim ve şuanda evlenmekte olduğu kişide benim kızz kardeşimm onu arkadaşımla evlenmesine ben ikna ettim.
Değerli Misafirler işte biz böyle dostuz...
 

derince © 2008 . Design By: SkinCorner