5 Kasım 2014 Çarşamba

VE YİNE BEN!


Ve merhabalar.. Sanırım gelgitlerimle,kendimin bile anlayamadığım..tüm çabama rağmen kurtulamadığım bir taban, bir tavan ruh halimle blok yazar ve takipçilerime ne katacağımı bilemeden kendimi yine yazma isteğiyle bu sayfada buldum..en son yazdıklarımı okuduğumda o günden bugüne düşünce ve ruh yapımın ciddi anlamda değiştiğinin teşhisini koyabiliyorum..değişen bazı şeylerden biri insanları artık eskisi kadar ciddiye almamak.Ve bu durumdan adını koyamadığım bir şekilde haz alma duygusu.yo aslında düşündümde adını biliyorum.Eskiden ciddiye alıp anlam yüklediğimde hemen arkasından hayal kırıklığı geliyordu.. Sanırım deneme ve yanılma duygusun çoğalmasıyla böyle bir beyin ve  ruh haline büründüm..Hümanist biri olarak eskiden neden? niçin? diyip sürekli sorgulayıp uyumadığım geceler..Ahh ne çoktur ahh! Babam bana hep doğruluğu, dürüstlüğü öğretmişti yanlış yaparken afedilmek için hatamı onarmak için kaybettiğin gönlün rızasını yine kazanana kadar savaşmayı öğretmişti.dışarda maskeli canavarlar dolu demeyi unutmuştu sanırım! O yüzden ne zaman maskeli bir canavar görsem hemen babamın kollarına koşup oraya sığınmak isterim.sonrada bana neden bunlardan hiç bahsetmedin diye sormak. Sanırım  artık bazı sorular ve bazı şeyler için çok geç. bunu  bende kronik uykusuzluk gibi bir sorun oluşturunca anladım.Sorun benim insanları görmek istediğim gibi görmem falan değil ha!! Sadece İnsanlığa yakışır şekilde davranmadıklarını görünce sorgulamalarım başlardı.
Aslında doğru olan zaten sorgulamamdı, şimdi mi?gözlem,teşhis sonrasında mı?Bende maskemi takıyorum.bütün mesele maskedeymiş. ben hep  maskesiz çıkmışım dışarıya.Hal böylede olunca Yaralar,darbeler, arka arkaya gelirdi. (Bir dipnot olarak belirtmem lazımki benim taktığım maske sadece kalkan görevi yapıyor şu an yoksa o maskeli canavarların sınıfına girerim bende MAAZALLAH) ama o insancıklara teşekkürü bir borç biliyorum. Beni büyüttükleri için.Neyse o kendini akıllı sanan insancıkları çokta kaleme alıp onlara kendilerini değerli hissettirmenin bir anlamıda yok sanırım..bırakalım onlar aptal sansınlar..
 Ne demiş düşünür?

Bazı insnlara istesenizde yardım edemezssiniz.
Artık dilinizden dökülende,gözünüzdeki samimiyette batar.
O sona doğru koşuyordur.!
Bırakın düşsün kendi uçurumundan.
Çünkü onlar saadece dibe vurduğu zaman başlarını kaldırırlar ışığı görmek için.
Bırakın İlahi adalet yardım etsin.

VE ER YADA GEÇ BİR GÜN MASKELER DÜŞECEK İLAHİ ADALET TECELLİ EDECEKTİR.:)

9 Ekim 2010 Cumartesi


Sevgili bloğum sana çoktaaan ama çoktan içimi dökememiştim.
Dinleyipte tüm yazdıklarımı yanlışlarımı,eksiklerimi eleştirmeden bağrına basan bir sensin belkide sende dile gelsen neler söylersin bana ama senin dile gelmeyeceğini bildiğim için yazıyorum
bloğu mu ziyeret eden eleştirmenlerde yada kendinde eleştri hakkı bulanlar bişeyler yazar belki ama!
Olsun en azından yazarken her yazdığıma cevap vermeyişin beni rahatlatıyor
seni terkedişimden sonra çok şey değişti hayatımda kaybolmalardayım belkide kayboldum ama henüz bunun farkında olacak kadar kendimde bile değilim. yalnız şundan eminimki çıktığım keşifte herşeyin herkesin yalan olduğunu öğrendim bir anlık mutluluklar uğruna tüm değerlerin ayak altına alındığını gördüm.
Hani nerde insan denen büyük donanımlı varlık hani nerde? hayvanlardan farklı kılınan duygu,his,vijdan, yaşama, görme ve hissetme denilen üstün duyguları taşıyan insanlar nerde?
Yok herkes herkese ne koparsam'da yazık gerçkten çok yazık; Allah neden kullarına bazı şanslar vermezki mesela sorsaydı bana sen bu dünyada kalmak istermisin diye
Hayır asla derdim illa ölüm değil !Başka bir dünya alternatifi sunsaydı tercih hakkı verseydi yada ne biliyim kullarının yorgun yüreğini bilen allah hadi bakalım senin biraz tatile ihtiyacın ver diyip belki bir süreliğine öteki alternatif dünyaya terapi için gönderseydi keşke evet Allahım itiraf etmem gerekirse ben yoruldum ve çok yorgunum...

14 Ocak 2010 Perşembe

Zafer Bizim


Ne hayallerimiz vardı değilmi içimiz yaşatılmayacak hayyallerle doluydu.
düşününce.. kelimeler suskunlaşıyor
sözlerin yokluğundan değil aslında çokluğundan birde yaşanmışlıkların
doluluğundan
hangi birinden başlasınki
neydi mutluluk bizim için
Bir anne şefkatimi
yoksa yaşanılmamış hayatı bir sevgilinin omuzundamı ağlamak
yoksa çekmişliğimizden bir dostamı sığınmayı istemek
hani nerde yaşatmadılar yaşatmadılar
buğulu gözlerinde ne yaşanmamış sevdalar var
yada tek başına yaşadığın sevdan
ama nedense kendine yaslanmışlık var hep
şefkat var hemde okyanus gibi neden biliyormusun?
neden biliyormusun?
Varsın hayat bizi yendi sansın varsın sevgiler terketsin varsın anamızın sıcak göğsüne bir kere başımızı koyamayalım
yinede zafer bizimdir. Çünkü bu masum, bu duru bakışı bu kadar yaşanmışlık bozamaz
zafer bizim inan buna
büyülü yüreklerimizi çekmişlikten yaşlanmış yüreğimizi hiç bir dünya mutluluğu mutlu edemez bizi çünkü biz dünyanın her halini bildik vede yaşadık sen gök yüzünden bir melek bakıyormuş gibi bak yine bu dünyaya bakta dünya ne kadar iğrenç olduğunu bakışlarının altında ezilerek hissetsin.

2 Ocak 2010 Cumartesi

Aşkın Tarifi


Evinin seni içine sigdiramayacak kadar dar oldugunu fark edeceksin...
Sokaga fırlayacaksin...
Sokaklar da dar gelecek...
Tipki vücudunun yüregine dar geldigi gibi...
Ne denizin mavisi açacak içini, ne piril piril gökyüzü...
Kendini tasiyamayacak kadar çok büyüyecek, bir yandan da kaybolacak kadar
küçüleceksin...
Birileri sana bir şeyler anlatacak durmadan...
"Önemli olan saglik."
"Yaşamak güzel."
"Boş ver, her şey unutulur."
Sen hiçbirini duymayacaksin...
Göz yaşlarindan etrafi göremez hale geleceksin...
Ondan ölmesini isteyecek kadar nefret edecek, az sonra kollarinda ölmek
isteyecek kadar çok seveceksin...
Hep ondan bahsetmek isteyeceksin...
"Ölüme çare bulundu" ya da "Yarin kiyamet kopacakmis" deseler basini
kaldirip Ne dedin?" diye sormayacaksin...
Yalniz kalmak isteyeceksin...
Hem de kalabaliklarin arasinda kaybolmak...
Ikisi de yetmeyecek...
Geçmişi düşüneceksin...
Neredeyse dakika dakika...
Ama kötüleri atlayarak...
Onunla geçtigin yerlerden geçmek isteyeceksin...
Gittigin yerlere gitmek...
Bu sana hiç iyi gelmeyecek...
Ama bile bile yapacaksin...
Biri sana içindeki aciyi söküp atabilecegini söylese, kaçacaksin...
Aslinda kurtulmak istedigin halde, o aciyi yasamak için direneceksin...
Hayatinin geri kalanini onu düsünerek geçirmek isteyeceksin....
Aksini iddia edenlerden nefret edeceksin...
Herkesi ona benzetip...
Kimseyi onun yerine koyamayacaksin...
Hiçbir şey oyalamayacak seni...
Ilaçlara siginacaksin...
Birkaç saat kafani bulandiran ama asla onu unutturmayan.
Sadece bir müddet buzlu camin arkasindan seyrettiren...
Bütün sarkilar sizin için yazilmis gibi gelecek...
Bogazin dügümlenecek, dinleyemeyeceksin...
Uyumak zor, uyanmak kolay olacak...
Sabahi iple çekeceksin...
Bazen de "Hiç günes dogmasa" diyeceksin...
Ne geceler rahatlatacak seni ne gündüzler...
Ölmeyi isteyip, ölemeyeceksin...
Belki çivi çiviyi söker diye can havliyle önüne çikana sarilmak isteyeceksin
...
Nafile...
Düşüncesi bile tahammül edilmez gelecek...
Rüyalar göreceksin, gerçek olmasini istedigin...
Her siçrayarak uyandiginda onun adini söyledigini fark edeceksin...
Telefonun çalmasini bekleyeceksin...
Aramayacagini bile bile...
Her çaldiginda yüregin agzina gelecek...
Aglamakli konuşacaksin arayanlarla...
Yüregin burkulacak...
Canin yanacak...
Bir daha sevmemeye yemin edeceksin...
Hayata dair hiçbir şey yapmak gelmeyecek içinden...
Onun sesini bir kez daha duymak için yanip tutuşacaksin...
Defalarca aradigi günlerin kiymetini bilmedigin için kendinden nefret
edeceksin...
Yasadigin şehri terk etmek isteyeceksin...
Onunla hiçbir aninin olmadigi bir yerlere gidip yerleşmek...
Ama bir umut...
Onunla bir gün bir yerde karsilasma umudu...
Bu umut seni gitmekten alikoyacak...
Gel gitler içinde yasayacaksin...
Buna yasamak denirse...

****
Razi misin bütün bunlara...?
Hazir misin sonunda ölüp ölüp dirilmeye...?
O halde asik olabilirsin

6 Aralık 2009 Pazar

İnsan Nelere Alışıyor Sevgili




İnsan Nelere Alışıyor Sevgili!
Anlatmak istiyorum. İçimdekileri seninle paylaşmak, kalbimden geçenleri tek tek açıklamak, benim ne halde olduğumu sana anlatmak istiyorum. Yoksunluğundan geriye kalanları, sen de bilmelisin.
İnsan Nelere Alışıyor Sevgili!
İnsan ne çabuk alışıyor değil mi? Güzel olana çok hızlı, kötü şartlara biraz daha zamanla ama yine de alışıyor. Alışkanlık! İşin püf noktası bu! Ailesi tarafından çok sevilen, el üstünde tutulan bir çocuk, büyüyüp hayata atıldığında, orada da sevileceğini zannediyor. Alışmışlık! Şansı yaver giderse, gerçekten onu kalbine alan biriyle karşılaşabiliyor. Bu sefer o düzene alışıyor.
Ben senin, beni sevme biçimine alışmıştım. Yoksunluğum burada başladı. Gittiğinde, beni kollarına alıp, başımı okşayacak; geceleri uykumda bile bana sarılarak güvende olduğumu hissettirecek bir aşkın bittiğini fark ettim, her yanı buz kesti. Ne yapacağını bilemiyor ki insan?
Neden varken kıymetini bilemeyiz zenginliğimizin? Zenginlik dediğim de elbette para değildir sadece, dostluk, aşk, aile, başını sokacak bir ev, bir meslek, bazen bir tabak yemek bile varlıktır aslında. Geçenlerde canım balık yemek istedi. Cebimde de hiç para yoktu. Seninle mutfakta balık pişirdiğimiz günler geldi aklıma. Ben hiç dokunamam, bilirsin. Hep sana düşerdi balığı pişirmek işi, ben de salata yapardım. Kızartırken söylenirdin, bir kadın nasıl balık pişirmeyi bilmez diye ama aslında hoşuna giderdi o mutfakta olmak. Bunları yazarken, yüzümde kocaman bir gülümseme olduğunu fark ettim.
Birbirimizi çok sevmiştik. Şimdi ayrı kalmış olmamız, onca güzel anıyı yok saydırmıyor bana. Ayrılık! Ne hüzünlü bir kelime değil mi sevgilim? İnsanda yarım kalmış, bitmemiş bir işin telaşı duygusunu yaratıyor. Oysa şairin dediği gibi, ayrılık da sevdaya dahil!
Bazen öyle şeyler oluyor ki, hemen seni arayıp paylaşmak istiyorum. Birlikteyken konuştuğumuz bir konu, bazen basit bir dedikodu, bir an bir olay oluyor, bunu sadece sen ve ben anlayabiliriz. Kime anlatsam enteresan gelmeyecek biliyorum. İşte o anlarda elim telefona uzanıyor, sonra hatırlıyorum, artık biz diye birileri yok ki!
Eşyalarını topladığında, evde giydiğin o eski, sarı tişörtü burada unutmuşsun. Kirlilerin arasından çıktı. Düşünüyorum, şimdi ben bu tişörtü ne yapayım? Kaldırıp atamam, üstünde yaşanmışlığımız var. Sana vermek istesem, o kadar gereksiz bir konu ki, seni aramak için bahane yarattığımı düşüneceksin. Sarı tişörtün olmadan da yaşıyorsundur muhtemelen. Evde dursun, bir misafir gelirse yatıya, veririm diye geçirdim içimden ama kimseye giydiremem onu. Sevdaya ihanet gibi gelir. Anlayacağın, her sabah dolabı açtığımda, elim o sarı tişörte gidiyor. Üstümü giyinmeden, bir kere elime alıp yatağa oturuyorum ve soruyorum: Ben seni ne yapayım tişört?
Anlayacağın sevgili, alışkanlıklar zorluyor ayrılıkları, yoksa nedir ki ayrılık dediğin? Bir yoksunluk, bir yoksulluk zamanı! Canının çektiği ama yiyemediğin bir yemek, hayalini kurup gidemediğin bir tatil, kazanamadığın bir piyango bileti, işte bunun gibi bir his ayrılık.

24 Ağustos 2009 Pazartesi

Hayırlı Ramazanlar


"İşte gerçek mutluluğun resmi...


Bir kuru ekmeğe muhtaç insanlar vardır ya hani, sadece karnım doysun başka birşey istemiyorum diyerek her ağzına götürdüğü kuru ekmek için bile şükreden o temiz insanlar...


Mutluluğu başka yerde arama, mutluluk aslında elinin altında....!


Sen yeterki kıymet bil..


İnsan üstüne değil, altındakilere bakıp her zaman şükretmeyi bilmeli..


Televizyonlarda ve renki basında yaşamları görüp


''Bizimki de hayat mı be?!!!..'' demeden önce bu fotoğrafa bakın diyorum..."


ve şu güzel cümleleri yazıyorum ..


Asalet Boyda değil , Soyda olmalı. !


İncelik Belde değil , Dilde Olmalı..!


Doğruluk Sözde değil , Özde Olmalı...!


Güzellik Yüzde değil , Yürekte Olmalı........!
ALINTI

27 Temmuz 2009 Pazartesi

Tek Suçu Adı Sevgi


Hakedilen alınır mı,her koşula rağmen?Bu dünya yeter mi bunları alabilmeye?Peki sevgi?Sevgi hak etti mi bu hale getirilmeyi?Son canınıda hançeri kalbine saplayıp yok etmedi m?İşte bundan değil mi bu nefret dolu sözler?Gözler her şeyi anlatır derler peki sözler her zaman yalancı mı?O zaman neden acı çeker kalpler?Kalpler acı çekmeden olgunlasmazmış.Neden gözlerden yaslar akar durmaksızın?içine akıtmak daha mı iyi?Arkana dön bir bak.Geldiğin yol çok mu mutlu olduğun yer?Yaptığın yanlıslar bir defa karsına çıkıyor ama bin defa acıtmıyor mu canını?Arkana dönüp cok gec demek için bile cok gec kalmamıs mısın?Kimi suçlayabilirsin ki bunun için?Etrafındaki insanlar seni her zaman anlıyor mu?Hayat her düstüğünde yeni bir çukur koymuyor mu önüne?Zamanı tutabiliyor musun avuclarında?Basa dönebilme sansın varsa koş,düsen dahi bekleme koş.Çünkü bu sans bir daha cıkmayacak karsına.kendine zarar vermek içini rahatlatıyor mu?Yaptığın tek sey sana emenet olan bedeni yıpratmak ,ruhunu rahatlatmaya calısmak değil mi?Bir gün emanet olan o beden olamayınca ne yapacaksın?Tekrar ne rahatlatacak seni?Bir düsün ,hayat mı oynuyor senle sen mi oynuyorsun hayatla?O mu yasıyor sen mi?Etrafında ki her insan senin iyiliğini mi düsünüyor sanıyorsun?Kimse kendinden çok kimseyi düsünmez inkar etse dahi.Hayatın tadını cıkar belki ömrün bir kelebeğin ömrü gibi bir gündür .Dolu dolu olmak varken bosa yasama.Önünde sonsuz hayat yok ,ölümsüz değilsin...
 

derince © 2008 . Design By: SkinCorner