26 Şubat 2009 Perşembe

Kendine Sor Ben Neyim Diye

Bu gün gazetede okuduğum bir haber beni bir hayli etkiledi! Ve bu konu hakkında düşüncelerimi belirtmeden de geçemedim. Olay amerikada geçiyor, "Barian Wilson, itfaiyecilikten emekli olduğu 1995 te ölümcül bir trafik kazası geçiriyor. Arabada wilsonla beraber üç papağanı var biri kaza esnasında ölüyor. Wilsonda kazada beyninde ciddi bir hasar almış ve sağ tarafıda felç olmuş. Wilson'ın yürüme ve konuşma yeteneğini kazanabilmesine imkansız gözüyle bakılır. Ve ömür boyu yatalak kalacağını söyler doktorları Wilson 58 yaşında yani çoğumuzun bu yaştan sonra, "Bundan ne köy olur ne kasaba" diye düşündüğümüz bir yaş. İşte her şey bu süreçte başlıyor..."
Böyle bir durumda acaba kaçımız hayatta kalma isteğiyle yaşamak isterdik. Yani biri vursun kafamdanda beni bu eziyetten kurtarsın tıpkı kurtuluşu olmayan atlara yapılır ya kafasına bir tane sıkılıp öldürülür...
sedece ben mi böyle hisederdim acaba?

Wilson ise bunun tam tersini yapıyor yani hayat bittiği yerde başlar felsefesini uyguluyor kazada onunla beraber sağ kalan iki papağanın sayesinde konuşmaya başlıyıp hatta ömür boyu yatağa mahkum kalacak tezinide çürütüp ve yürümeye başlıyor.Wilson aynen şöyle diyor kafamdaki yara o kadar büyüktü'ki hayatım boyunca iki yaşındaki bir çocuk gibi bile konuşamıyacağımı sanıyorlardı.(Ama ben henüz düşünme olgumu kaybetmemiştim ve eğer hala düşünebiliyorsam ben yaşıyorum ama kaderime boyun eğmememeliyim ve iki papağanım sayesinde de bir gün ağzımdan bir kelime çıktı sonra bir tane daha bir tane daha ben artık yürüyebilirdimde ve bunuda başardım) aslında bu bazılarımıza ders olacak nitelikte bir yaşam öyküsü bir çoğumuz ufacık problemler karşısında bile bize ne kadar haksızlıklar yapıldığını düşünür ve pes ederiz.Herşeyi olumsuz görmeye başlar bir perinin sihirli deyneğiyle hayatımızı değiştirmesini isteriz. Biz o kadar hazıra alışmışızki hep birilerinden medet beklemişizdir. Wilson ve onun gibi bir çok insan'ın hayatlarının bittiği zanettiğimiz yerde bize insan oğlunun istediği zaman her koşulda her zorlukla başa çıkabileceğini hissetirmesi kendi adıma konuşmam gerekirse!Bir tokat gibi suratıma iniyor...

Yüce Allah insan oğlunu yarattığı bütün varlıklardan daha güçlü ve daha donanımlı yaratmıştır.
Özümüzün bir avuç toprak ve bir damla sudan oluşturulduğunu Allaha karşı unutmayıp sadece Allaha karşı ne kadar aciz olduğumuzu unutmamak şartıyla ama öte yandanda istediğimiz sürece ölüm dışındaki tüm olaylarla başa çıkabilecek tüm donanım ve niteliklere sahip olduğumuzu unutmamalıyız.

ölümün bile tadı çıkarılacak bir olay olduğunu biliyor mudunuz? Okuduğum bir kitaptan öğrendim bende bunu (Annem ve Hayatımın Anlamı IRVIN YALOM )psikoterapi öykülerini anlatan ve okuduktan sonra hayata bakış açımı değiştiren güzel bir kitap doğrusu!'' öykülerden bir tanesinde artık kendileri için pek yapılacak bişey kalmadı teşhisi konulan kanser hastalarının sadece periodik olarak düzenlenen pisikolojik terapi seanslarından birinde geçen bir konuşma...
Hastalardan bir tanesi karşısında oturan doktora bakarak g"eçtiğimiz ay arkadaşımın biri uykusunda öldü ne şanslı bir ölüm değilmi?" Doktor neden böyle düşündüğünü sorar hastası "nasıl düşünmemki siz yaşamak isterken ve ölüceğinizi bilmek ve en acısıda her gün o içindeki tüm yaşama arzusuna rağmen ne zaman öleceğim diye beklemenin ne kadar acı olduğunu biliyor musunuz? Hayır siz bunun ne kadar acı bişey olduğunu bilemezssiniz... "

Yine hastalardan bir tanesi bu hasta çok uzun zaman dır kanserle mücale eden ve doktorların yaşaması mucize dedikleri bir hasta sanırım ölümü çok acı olarak nitelendiren arkadaşına vereceği cevaptan sonra, aslında mucizeyide içinde pozitif enerji ve her şeye olumlu bir bakış açısından kaynaklandığını sizde benim gibi farkedeceksiniz.

İşte bir anda ölümü bile gözümde başkalaştıran cevap "neden Ölümü bu kadar basite alıyorsunki?"
Bence ani bir ölüm en kötü ölüm şeklidir. Sen ve ölüm bu kadar basit misiniz?
Aileni, varsa kocanı, en önemliside çocuklarını ölümüne hazırlamak.
''Zamana ihtiyacın var. Aceleye getirilmemiş zamana''
Hayatın bitirilmemiş işleriyle ilgilenmen gerekiyor. Çünkü projelerinin gelişi güzel bir kenara atılmayacak kadar önemli!... Tamamlanmayıda çözümlenmeyide hakediyorlar. Aksi takdirde bu güne kadar yaşanmışlığının ne anlamı var arkanda güzel izler bırakmalısın bunu başardığın sürece sadece mecazen bir ölü olacaksındır. Aslında hep yaşayacaksın. Dahası diye tamamlıyor sözlerini'' Ölmek hayatın bir parçası onu kaçırmak, o olurken uyumak hayatın büyük maceralarından birini kaçırmaktır.

Bana göre sözün bittiği yer hala en küçük bir sorunda bile kendimizi bırakabiliyorsak bu yaşamlar bize ders olmalı!..
Hayat sevgiyle, iyilikle dantel gibi örülmesi gereken ve bize lütfedilen bir hediyedir kimsenin taşıyamıyacağı yükle cezalandırılmaması dilekklerimle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

derince © 2008 . Design By: SkinCorner