16 Mart 2009 Pazartesi

Yüzümdeki Tokat

Dinliyorum, dinledikçe hayretimin bakışlarımda oluşturduğu olamaz böyle bir şey etkisini hissediyorum. Okulda beş altı kız öğrencinin bir arkadaşımı okul çıkışında döveceklerini öğrendim. Ve arkadaşımı uyarmaya gittim. Bunu öğrenen kızlar beni sınıf çıkışında yakalayıp tehdit etmeye başladılar. Sınıftan çıkan gürültülere ‘’Bayan Öğretmenlerimizden bir tanesi duyup içeri girdi’’ Ne oluyor!" Kızlar "bu bizi gammazlamış" dediler. Bende öğretmenim evet bunu söyledim. Suçu ne olursa olsun altı kişinin bir kişi üzerinde kaba kuvvet göstermesini onaylamıyorum. Öğretmen "sen kimsin? bu olayı düşünmek sanamı kaldı lan" ve sonrasında benim burada telaffuz edemeyeceğim kadar ağır hakaretler, ettiğini söyleyen öğrenci, yine sonrasında bu öğretmenin hızını alamayıp kendisini tokatladığını, buna rağmen hala kendisine açıklama yapmaya çalıştığını söyledi. Sevgili öğretmenimiz üstünlük egosunu tatmin edememiş olacak ki tokadı üçlemeye kadar gidiyor…
Öğrenci daha fazla dayanamayıp "sakın bana bir daha el kaldırma." Demesine rağmen bu seferde omzundan tutulup tahtaya yapıştırılıyor.’’ Sen benim kim olduğumu biliyormusun? Bana bunu diyorsun" tehdidiyle karşı karşıya kalıyor.
16 yaşındaki öğrenci arkadaşlarının önünde kırılan gururunu, maruz kaldığı dayak ve hakarete, daha fazla dayanamayıp öğretmeninin elleri arasından sıyrılıp bir tokatta kendisi patlatıyor. Ve öğretmenine ben size saygı duymaya çalışıyorum. Bütün saygısızlığınıza rağmen bunun yanı sıra öğrencinin korktuğu en önemli şeyse okuldan atılacağı veya sınıfta bırakılacağı ilk aklıma gelen şey ‘’ Okulda idare sorumlusu yokmu?
Cevap evet var. Ama maalesef böyle haksızlıklara sürekli şahit oldup idareye gittiğimde sen buraya gelip Öğretmenlerini şikayet ediyorsan! sende vardır bir sorun denip azarlanıp gönderiliyorum.
Örnek bir keresinde hafta sonu istiklal marşını okumak için seçilen bir öğrenci arkadaşımın marşı hatalı okumasından dolayı müdürün kendisini yüzlerce öğrencinin karşısında üst üste tokatlandığına şahit olduk düşüne biliyormusun?O öğrencinin o kadar arkadaşlarının önünde yaşadığı gurur kırıklığını…
Hatta bir keresinde içimi acıtan bir durumu daha anlatayım erkek öğrencilerden bir tanesi öğretmenlerinden birinden öyle bir dayak yemişki bunu bütün bedeninde ve yüzünde görmek mümkün okuldaki bu adaletsiz sistem öyle rahatsız ediyorki! Artık idareye gidişini ve alacağı cevabı merak ediyorum. Müdürün hiddetli bağrışı şuan ki gibi kulağımda Allah belanızı versin. Bıktım sizden lan! Öğrenci yediği dayağın ve yaşadığı korkunun etkisiyle gözyaşları boğazına tıkanmış. Sesi titreyerek öğretmenim benim bir suçum yoktu sözünden sonrası ağzında kestirilerek kovulması
Düşünüyorum’da bir Öğretmen öğrencisinin kendisine el kaldırmasını sağlayacak kadar pervasızlığı nasıl gösterebilir bir öğrenci ise okulda kimi kime şikayet edeyimki düşüncesiyle Savunma mekanizmasını kendisinin oluşturması gerektiğini düşünüyor. Ve sonrasında biliyormusun? ‘’Diyor o öğretmen benimle bir daha muhatap olmuyor’’ yaptığımın çok yanlış olduğunu biliyorum. Ama en azından biraz olsun etkili olmuşki okul koridorunda kulak tırmalayıcı, sersiyle diğer öğrencilere bağırdığında benim orda olduğum zamanlarda bana bakmadığını bile görmek beni mutlumu ediyor? Evet. Çünkü böyle bir öğretmenin bana vereceği önemide açıkçası hiçte önemsemiyorum…

''Okuduğumuz gazetelerde’de öğretmenlerin öğrencilerine şiddet gösterdiği haberlerlerini hepimizin dikkatini çekmiştir.
Mesleğini en güzel şekilde icra eden öğretmenlerimizde var. Öyleki hayatlarını onlar benim çocuklarım, diyip kendilerini öğrencilerine vede meslek aşkına feda edenler. Elleri öpülesice öğretmenlerimiz. Sizi tenzih ederek ve sizin vasfınızı lekelemeye çalışan eğitmenim diye geçinen bu kişileredir sözlerim.
Bir çok Anne, Baba, çocuklarının kulaklarını ve gözlerini istemedikleri bir çok olumsuzluğu kapatmaya çalışırken ‘’bir eğitmenin öğrencilerine yani ikinci anne ve baba vasfını taşıyan kişilerin bu şekilde davranışı’’ beni derinden üzdü.
Son yapılan araştırmalara göre okullarda yapılan aramalarda öğrencilerin birçoğunun üstünde delici ve kesici maddelere rastlanmıştır. Bunun nedenininse şiddet filmlerinden yola çıkarak kendini koruma metodu olarak görüyormuş öğrenciler..
Öğretmenine zarar veren öğrencilerin sayısıda küçümsenmeyecek kadar büyük
Fikrimi söylemem gerekirse bir müdürün yüzlerce arkadaşının yanında bir öğrencisini tokatlalaması böyle bir olaya davetiye çıkarır nitelikte. Birde o yaşlarda ergenlik çağı dediğimz hassas bir dönemden geçen bir gence bunu yapmak hiçte etik bir davranış değil. Okullarda bu şekilde eğitim verildiği takdirde Kurtlar Vadisi filmindeki kabadayılara özenen daha çok hayranlar yetiştiririz.
Öğretmenlik mesleğinin kurallarından bazıları şunlardır.
1- İnsanlarla iyi iletişim kurabilen; sevecen, hoşgörülü, sabırlı,
2- öğrencilerinin duygu ve düşüncelerini anlayabilen.
3- iyi bir öğretme ortamı sağlayabilen
4- sözel yeteneği gelişmiş kişiler
Saydığımız 4. şıkta gerçektende örneğimde belirttiğim gibi sözel yeteneği bayağa gelişmiş bu öğretmen bile demek istemediğim kişilere çocuklarımızı emanet ediyoruz.
Toplumumuzda hepimizin karşılaştığı akademik ünvan, olarak bir yerlere gelipte ama toplumdaki kişisel davranışlarında sağlıklı iletişim kurmasını bilmeyen birçok önemliyim diyen kişiler vardır.
Çocuğuna hiçbir şey vermesini bilmeyen cahil anne ve babalarımız vardır.Alt yapısı zaten çok zayıf olan bu çocukların okula gidip böyle öğretmenlerden eğitim alması da okumuş ama adam olamamış sözünüde aklmıza getirmiyor değil…
Bu okulun dını merak edenler BAĞCILAR TİCARET MESLEK LİSESİ
Söylenen bir çok bir çok olumsuzluğuda yazmadığımı belirtmek isterim. Dilerimki MEB bu konuda daha araştırmacı vede duyarlı olur...


ATATÜRK'ÜN ÖĞRETMENLERE HİTABI
(KÜTAHYA LİSESİ - 24 MART 1923)
"Muallime hanımlar ve muallime efendiler, bu irfan yuvası altında hepinizi bir arada görmekten ve hepinizi selamlamaktan çok memnunum.

Memleketimizi, toplumumuzu gerçek hedefe, gerçek mutluluğa ulaştırmak için iki orduya ihtiyaç vardır. Biri vatanın hayatını kurtaran asker ordusu, diğeri memleketin geleceğini yoğuran irfan ordusudur. Bu iki ordunun her ikisi de kıymetlidir, yücedir.
Fakat bu iki ordudan hangisi daha değerlidir, hangisi bir diğerinden üstündür? Şüphesiz böyle bir tercih yapılamaz. Bu iki ordunun ikisi de hayatidir.
Yalnız siz irfan ordusu mensupları, sizlere mensup olduğunuz ordunun değer ve yüceliğini anlatmak için şunu söyleyeyim ki sizler ölen ve öldüren birinci orduya, niçin öldüğünü öğreten bir orduya mensupsunuz.

Biz iki ordudan birincisine, vatan çiğnemeye gelen düşman karşısında kan akıtan birinci orduya -bütün dünya bilir, bütün dünya şahit oldu ki- pek mükemmelen sahibiz. Vatanın dört sene önce düştüğü büyük felaketten sonra, yoktan var olan bu ordu, vatanı yok etmeye gelen bu düşmanı kutsal vatan toprağında boğup mahvetti. Yalnız bu orduya sahip olmakla, işimiz bitmiş, gayemiz bu ordunun zaferiyle son bulmuş değildir.

Bir millet, irfan ordusuna sahip olmadıkça savaş meydanlarında ne kadar parlak zaferler elde ederse etsin, o zaferin köklü sonuçlar vermesi ancak irfan ordusuyla mümkündür. Bu ikinci ordu olmadan birinci ordunun elde ettiği kazanımlar sönük kalır. Milletimizi geçek mutluluğa, kurtuluşa ulaştırmak istiyorsak, bizi ölümden kurtaran ve hayata götüren bugünkü idare şeklimizin sonsuzluğunu istiyorsak, bir an önce büyük, kusursuz, nurlu bir irfan ordusuna sahip olmak zorunluluğunda bulunduğumuzu inkar edemeyiz.

Eski idarelerin en büyük kötülüklerinden biri de irfan ordusuna layık olduğu önemi vermemeleridir. Eğer önem verilseydi, geleceği emanet ettiğimiz sizlere, gelecek kadar güvenilir bir mevki verilmesi gerekirdi. Henüz üç dört senelik hayata sahip olan milli idaremizde irfan ordusu ile layık olduğu kadar ilgilenilememiştir. Fakat buradaki mecburiyeti milletin münevverleri olan sizler elbette ki daha iyi takdir edersiniz. Bütün kuvvetimizi yalnız cephede toplamaya mecbur olduğumuz bu kısa süre içinde tabiatıyla irfan ordusuyla gereğince meşgul olamadık. Lakin Cenab-ı Hakk'a şükürler olsun ki düşman karşısındaki aziz ordumuz için harcadığımız bütün emekler mutlu sonucunu verdi.
Artık bundan sonra aynı kuvvet, aynı faaliyet, aynı istekle irfan ordusu için çalışacak ve birincide olduğu gibi bu ikinci ordudan dahi emeklerimizin, faaliyetlerimizin mutlu ve başarılı sonuçlarını aynı parlaklıkta elde edeceğiz.
Arkadaşlar, asker ordusu ile irfan ordusu arasındaki birliktelik ve alakayı belirtmek için şunu da ifade edeyim, kıymetli bir eserden ordunun ruhu kumanda heyetidir deniliyor. Hakikaten böyledir. Bir ordunun kıymeti kumanda heyetinin kıymeti ile ölçülür. Siz öğretmenler, sizler de irfan ordusunun kumanda heyetisiniz. Sizin ordunuzun kıymeti de sizlerin kıymetinizle ölçülecektir. İstiklal mücadelesinde üç dört senedir düşmanı topraklarımızda mahvetmek için yaptığımız savaşla ordunun ruhu olan kumanda heyeti değerlerinin yüksekliğini nasıl ispat etmişse, bundan sonra yapacağımız yenilikler milletimize bir karanlık gibi çöken genel cehaleti mağlup etmek savaşında da irfan ordusunun ruhu olan siz öğretmenlerin aynı yeteneği ortaya koyacağınıza eminim.

Bu konuda size güveniyor ve saygı ile selamlıyorum

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

 

derince © 2008 . Design By: SkinCorner