21 Kasım 2008 Cuma

Alo Terapi İstiyorum Yoksa Harakiri(!)

Japonya da depresif insanlar, cep telefonları aracılığıyla ücretsiz psikoterapi yardımıalabilecekmiş (Hani bize yok mu). Servisin yaratıcısı Profesör Yutaka Ohno,ihtiyacı olduğu anda insanlara yardımcı olacak olan projenin, deprosyana karşıbir şekilde günlük depresyon önleyici bir tedbir olduğunu belirtiyor. Ceptelefonu kullanıcısı; uyku düzeninden tutunda, beslenme biçimi, o günkü ruhhalini iyileştirme, konusunda da terapi verilecekmiş.

Düşünebiliyor musunuz? Sabah yatağanızdan kalkıyorsunuz; uykunuzdan önce bıraktığınız tüm sorunlarla yeniden buluşuyorsunuz, üstüne de yenileriyle karşılaşıyorsunuz. Hele biz kadınlar için, her yeni gün, yeni sorunlar oluyor. Anneyseniz, eşseniz, çalışan bir anneyseniz, hem bunlarla başa çıkmaya çalışıp, hem de bir sürü dert denilen safsatalarla uğraşıyorsunuz. İşte bunlardan bazıları; sırf caka atmak için, cep telefonlarımızının görüntüsüne dünya para harcarız ( iki arkadaş bir araya geldiğinde, benim telefonum seninkini döver). Genelde, bu parayı harcamayı gözden çıkardığımız cep telefonu denen aleti ise, şu durumlarda kullanıyoruz; ” Serçe parmağıma kramp girdi Ayten, en sevdiğim elbiseme çamaşırsuyu döküldü, Sercan, sevgilim beni terk etti, artık yaşamayamam” vıdı vıdılarıyla sadece kafa şişiriyoruz…. Ben tüm bunlardan Yutaka Ohno, size sığınıyorum. Ne olur telefonumu sabah ilk siz çaldırın.

Aslında bizim millet olarak böyle bir terapiye ihtiyacımız var. Kendi yaşantımızda bile, mesai arkadaşlarımla her gün yaşadığımız kötü ruh halimizi, ertesi gün başka bir mesai arkadaşımıza devrediyoruz. Aslında dert yok! İşin özünde dertçikler çok. Tamam maddi sıkıntı önemli, çoğumuzun serzenişi bundan, ama biz millet olarak lüks yaşamaktan, giyim kuşamdan, gezmekten de geri kalmayız, yakınmaktan da, kafa şişirmekten de geri kalmayız.

Dertçikleri dert saymaktan mı ne? Hoş görümüz çoktan yok olmuş. “Of içimde bir sıkıntı var nedendir bilmem?” Yağmur yağmaz şikâyet ederiz, yağar, “aman ne boğucu ve kasvetli bir hava” der, sıkıntımızı günün rengine yükleriz. “Hava yağmurlu, kapalıya ondan” deriz. Ayaklarımız var çiftlerce ayakkabı alırız, mağazaların önünden geçerken, gözümüze son kestirdiğimiz ayyakabıyı alamadığımızı dert sayar, gelir arkadaşımızın kafasını şişiririz. Oysa; hiç ayakkabı giyemeyen bedensel özürlü insanları düşünmez, güzel yurdumun güzel insanları! “Dünya boş” diyoruz, dünya dolu aslında, görebilene. Sadece biz boş yaşıyoruz. Şundan emin oldum ki;Türkiye’de birey başına bir terapist gerekiyor, ama ileride eğer böyle bir şey zorunlu olursa en azından şirket çalışanlarına terapi zorunluluğu olmalı ki, umarım olur ilk terapiyi ben isteyeceğim. Bu dertçikleri kafasına takanları taktığım için, pardon cep telefonum çaldı umarım Yutaka Onho dur.

1 yorum:

  1. Derincim hayırlı olsun, şimdi senden bol bol trapi bekliyoruz :)

    YanıtlaSil

 

derince © 2008 . Design By: SkinCorner